Anlatım bozuklukları, bir düşüncenin ya da duygunun yanlış ya da eksik bir şekilde ifade edilmesi sonucu ortaya çıkan dil kusurlarıdır. Günlük hayatta, yazılı ve sözlü iletişimde fark edilmeden yapılan bu hatalar, mesajın netliğini ve etkisini olumsuz etkileyebilir. Anlatım bozuklukları, genel olarak anlama dayalı ve yapıya dayalı olmak üzere iki ana grupta incelenir.
Anlama dayalı anlatım bozuklukları, bir ifadenin anlam açısından çelişkili, eksik ya da gereksiz unsurlar içermesiyle oluşur. Örneğin, “Bu konuyu herkes açık bir şekilde anlamıştır” ifadesindeki “açık bir şekilde” vurgusu gereksiz bir tekrar niteliği taşır. Bu tür hatalar, metnin ya da konuşmanın anlamını güçsüzleştirir ve anlatılmak istenen mesajın netliğini zedeler.
Öte yandan, yapıya dayalı anlatım bozuklukları, dil bilgisi kurallarına aykırılık, özne-yüklem uyumsuzluğu veya cümle içindeki sözdizimi hatalarından kaynaklanır. Örneğin, “Arkadaşlarıyla gezerken mutlu olduğunu söylemişti” cümlesinde yüklem, özneyle uyumlu bir şekilde yapılandırılmamıştır.
Dil becerilerini geliştirmek ve etkili iletişim kurmak için bu tür anlatım bozukluklarının farkında olmak ve onları düzeltmek son derece önemlidir. Bu yazıda, anlatım bozukluklarını tanıma ve düzeltme yöntemleri üzerinde duracağız.
Makale İçeriği
Anlama Dayalı Anlatım Bozuklukları (Bağdaşıklık Hataları)
Anlama dayalı anlatım bozuklukları, bir cümlenin içindeki anlam ilişkilerinin uyumsuz ya da gereksiz unsurlar nedeniyle bozulmasıyla ortaya çıkar. Bu tür hatalar, mesajın etkili bir şekilde iletilmesini engelleyerek cümlenin anlamını karmaşık hale getirir. Bu durum, genellikle gereksiz sözcük kullanımı, aynı anlama gelen ifadelerin bir arada bulunması ya da anlamın zaten açık olduğu yerlerde fazladan sözcük eklenmesiyle meydana gelir.
1. Gereksiz Sözcük Kullanımı
Aynı Anlama Gelen Sözcüklerin Birlikte Kullanımı:
Bir cümlede aynı anlama gelen sözcüklerin birlikte kullanılması, gereksiz tekrar oluşturarak anlatım bozukluğuna yol açar.
Örneğin:
“Olayın doğru gerçeğini araştırıyoruz.”
Bu cümlede “doğru” ve “gerçek” aynı anlamı taşır; biri çıkarılmalıdır.
Cümlede Anlamı Zaten Açık Olan Sözcüklerin Kullanımı:
Bir sözcüğün, cümlede başka bir ifadeyle zaten açıklandığı durumlarda kullanılması da anlatım bozukluğuna neden olur.
Örneğin:
“Kapının önünde yüksek sesle bağırıyordu.”
Burada “yüksek sesle” ifadesi gereksizdir, çünkü “bağırmak” zaten yüksek sesle yapılır.
Aynı Anlama Gelen Ek ve Sözcüklerin Birlikte Kullanımı:
Sözcük ve eklerin anlamsal tekrarı da anlatım bozukluğu yaratır.
Örneğin:
“Onu üzmemizin nedeni, ona haber vermememizdendi.”
Bu cümlede “nedeni” ve “den” eki aynı işlevi görür, biri çıkarılmalıdır.
Gereksiz Yardımcı Eylem Kullanımı:
Yardımcı eylemlerin gereksiz kullanımı, cümleyi gereksiz yere uzatır. Örneğin:
“Düşüncelerimizden şüphe etmiştik.”
Burada “şüphe etmiştik” yerine “şüphelendik” daha doğru bir kullanım olacaktır.
2. Sözcüğün Yanlış Anlamda Kullanılması
Bir sözcüğün, cümlenin anlamına uygun olmayan bir şekilde kullanılması anlatım bozukluğuna neden olur. Bu tür hatalar genellikle ses açısından birbirine benzeyen ya da anlamca yakın olan sözcüklerin karıştırılmasıyla meydana gelir. Anlamın tam olarak doğru ifade edilebilmesi için sözcüklerin dikkatli bir şekilde seçilmesi gerekir.
Örnekler:
- “Bu köprüde kaza şansı oldukça yüksek.”
Burada “şansı” yerine “riski” kullanılmalıdır, çünkü kazalar istenen bir durum değildir. - “Onun söylediklerini asla hafife almadım.”
“Hafife almak” yerine “önemsememezlik etmedim” ifadesi kullanılmalıdır, çünkü anlam daha doğru yansıtılır. - “Bizi bu kadar kısa sürede ziyaret etmelerine hayret ettim.”
“Hayret ettim” yerine “şaşırdım” daha doğru bir kullanım olacaktır, çünkü “hayret etmek” daha yoğun bir anlam taşır.
Bu tür anlatım bozukluklarının farkında olarak uygun sözcükleri seçmek, anlatımın net ve doğru olmasını sağlar.
3. Mantık (Sıralama) Hataları
Bir cümlenin mantık sıralamasına uygun şekilde düzenlenmemesi, anlatım bozukluğuna neden olur. Düşüncenin doğal bir sıraya göre ifade edilmemesi, mesajın doğru anlaşılmasını zorlaştırır ve anlatımda karmaşa yaratır. Bu tür hataları düzeltmek, ifadelerin daha tutarlı ve etkili olmasını sağlar.
Örnekler:
- “Yoksul adamın bırakın paltosu, bir ceketi bile yoktu.”
Doğru kullanım: “Yoksul adamın bırakın ceketi, bir paltosu bile yoktu.”
Ceket, paltodan daha temel bir giyim parçasıdır, bu nedenle önce ceket belirtilmelidir. - “Kaza sırasında arabasını, hatta canını kaybetti.”
Doğru kullanım: “Kaza sırasında canını, hatta arabasını kaybetti.”
Can, arabadan daha değerli bir varlık olduğundan önce ifade edilmelidir. - “Bu kötü haberi duyunca ailesi, hatta kendisi bile şok oldu.”
Doğru kullanım: “Bu kötü haberi duyunca kendisi, hatta ailesi bile şok oldu.”
Mantıken haberi önce bireyin öğrenmesi ve etkilenmesi beklenir.
Cümlelerin mantıksal sıralamasına dikkat etmek, ifadelerin hem daha anlamlı hem de daha etkileyici olmasını sağlar.
4. Sözcüğün Yanlış Yerde Kullanılması
Bir sözcüğün ya da söz öbeğinin cümlede yanlış bir yerde kullanılması, anlatım bozukluğuna neden olur. Bu tür hatalar, cümlenin anlamını karmaşıklaştırarak mesajın doğru bir şekilde iletilmesini engeller. Sözcüklerin doğru konumlandırılması, cümledeki anlamın netleşmesi için son derece önemlidir.
Örnekler:
- “Yeni geldim okula ki toplantı başladı.”
Doğru kullanım: “Okula yeni geldim ki toplantı başladı.”
“Yeni” ifadesi yanlış yerde kullanılmıştır ve anlamı karıştırmaktadır. - “Belediye başkanı, geçen hafta tamamlanan projeyi halka duyurdu.”
Doğru kullanım: “Geçen hafta tamamlanan projeyi belediye başkanı halka duyurdu.”
Yanlış konumlandırılan ifadeler anlam karışıklığına yol açmıştır. - “Bu haber, sadece birkaç kişi tarafından biliniyor.”
Doğru kullanım: “Bu haber sadece, birkaç kişi tarafından biliniyor.”
“Sadece” kelimesinin yanlış yerde olması, cümlenin anlamını değiştirmiştir.
5. Cümlede Çelişen İfadelerin Bir Arada Kullanılması
Cümlede anlamca birbiriyle çelişen ifadelerin kullanılması, ciddi anlatım bozukluklarına yol açar. Bu tür hatalar, okuyucunun ya da dinleyicinin cümleyi yanlış anlamasına ya da anlam karmaşası yaşamasına neden olur. Çelişkili ifadeler, cümlenin mantıksal tutarlılığını bozar ve mesajın etkisini azaltır.
Örnekler:
- “Bu şehirde tam olarak yaklaşık beş yıl kaldım.”
Doğru kullanım: “Bu şehirde yaklaşık beş yıl kaldım.”
“Tam olarak” ve “yaklaşık” ifadeleri çelişmektedir, biri çıkarılmalıdır. - “Sınavdan önce akşamları düzenli olarak bazen ders çalışıyorum.”
Doğru kullanım: “Sınavdan önce akşamları düzenli olarak ders çalışıyorum.”
“Düzenli” ve “bazen” ifadeleri bir arada çelişki yaratmaktadır. - “Bu planı her hafta iki haftada bir kontrol ediyoruz.”
Doğru kullanım: “Bu planı iki haftada bir kontrol ediyoruz.”
“Her hafta” ve “iki haftada bir” ifadeleri bir arada çelişmektedir.
6. Anlam Belirsizliği
Cümledeki bir ifadenin net olmaması, okuyucunun ya da dinleyicinin cümleyi doğru anlamasını engeller ve anlatım bozukluğuna yol açar. Anlam belirsizliği genellikle zamirlerin eksik ya da yanlış kullanılması, karşılaştırmanın açık yapılmaması veya noktalama işaretlerinin uygun şekilde yerleştirilmemesinden kaynaklanır. Bu tür durumları önlemek, iletişimde açıklığı sağlamak açısından önemlidir.
Örnekler:
- “Kitabını çok beğendim.”
Doğru kullanım: “Senin kitabını çok beğendim.”
Kimin kitabının beğenildiği net olmadığı için anlam belirsizliği oluşmuştur. - “Adam, polise her şeyi anlattı.”
Doğru kullanım: “Yabancı adam, polise her şeyi anlattı.”
Burada “adam” sözcüğüyle kastedilen kişi açık olmadığı için cümlede belirsizlik bulunmaktadır. - “Sinemayı senin sevdiğinden daha çok severim.”
Doğru kullanım: “Sinemayı, senin sevdiğinden daha çok seviyorum.”
Karşılaştırmanın öznesi ve sevgi derecesi cümlede net bir şekilde belirtilmelidir.
Anlam belirsizliğini gidermek için zamirlerin ve noktalama işaretlerinin doğru kullanılmasına dikkat edilmelidir.
7. Deyimin Yanlış Anlamda Kullanılması
Deyimler, genellikle mecaz anlamda kullanılan kalıplaşmış ifadeler olduğu için, anlamlarına uygun bir şekilde kullanılmadığında anlatım bozukluğuna yol açar. Yanlış kullanılan deyimler, cümlenin anlamını değiştirebilir ya da cümleyi anlamsız hale getirebilir.
Örnekler:
- “Yaralı insanlara yardım ettik, onlar için elimizden geleni geride bırakmadık.”
Doğru kullanım: “Yaralı insanlara yardım ettik, onlar için elimizden geleni yaptık.”
“Elimizden geleni geride bırakmadık” ifadesi deyimin doğru anlamını karşılamamaktadır. - “Çok maymun iştahlıdır, ne görse yer.”
Doğru kullanım: “Çok pisboğazdır, ne görse yer.”
“Maymun iştahlı” deyimi, kararsızlık ya da sürekli fikir değiştirme anlamına gelir ve burada yanlış bir anlamda kullanılmıştır. - “Beynimden aşağı kaynar sular döküldü.”
Doğru kullanım: “Başımdan aşağı kaynar sular döküldü.”
“Beynimden aşağı” ifadesi deyimin doğru kullanımını bozmuş ve yanlış bir anlam oluşturmuştur.
Deyimleri doğru anlam ve bağlamda kullanmak, ifadelerin hem etkili hem de anlaşılır olmasını sağlar.
Yapıya Dayalı Anlatım Bozuklukları (Bağlaşıklık Hataları)
Yapıya dayalı anlatım bozuklukları, cümlelerin dilbilgisi kurallarına uygun olmayan bir şekilde yapılandırılmasından kaynaklanır. Bu tür bozukluklar, sözcüklerin yanlış kullanımı, eklerin hatalı seçimi ya da cümlenin yapısal bütünlüğünü bozan ifadelerden oluşabilir. Bağlaşıklık hataları, anlam açısından doğru olsa bile cümlelerin dil bilgisel doğruluğunu etkiler, bu da iletişimde eksikliklere neden olur.
1. Sözcüklerin Yapısal Bozukluğu
Sözcüklerin dilin yapısına uygun olmadan türetilmesi veya yanlış eklerle kullanılması, cümlede yapısal hatalara yol açar. Bu tür hatalar, cümlenin akıcılığını ve anlaşılırlığını bozar.
Örnekler:
- “Arkadaşını görmemezlikten geldi.”
Doğru kullanım: “Arkadaşını görmezden geldi.”
“Görmemezlikten” ifadesi Türkçede yanlış bir türetmedir ve dil bilgisel bir hatadır. - “Bu yöntem farklı şekillerde çözülebilinir.”
Doğru kullanım: “Bu yöntem farklı şekillerde çözülebilir.”
“Çözülebilinir” ifadesi, gereksiz bir ek kullanımıyla cümleyi yapısal olarak bozmuştur. - “Bu konuyu anlayabilmemiz için bir örnek vermelisin.”
Doğru kullanım: “Bu konuyu anlamamız için bir örnek vermelisin.”
Fazladan ek kullanımı cümlede gereksiz bir karmaşa yaratır.
Cümlelerin doğru bir yapıyla kurulması, iletişimde hem dil bilgisi kurallarına uygunluğu hem de etkili bir anlatımı sağlar. Sözcüklerin doğru türetilmesi ve eklerin yerinde kullanılması, yazılı ve sözlü ifadelerde dilin estetiğini korumak için önemlidir.
2. Eklerin Yanlış Kullanılması
Cümlede iyelik ekleri, çokluk ekleri ve “-ki” ekinin yanlış kullanımı, anlatımın bozulmasına ve dil bilgisi hatalarına yol açar. Bu tür yanlışlar, cümlenin anlamını değiştirebilir veya karmaşıklaştırabilir. Bu eklerin doğru kullanımı, cümlenin dil bilgisel olarak doğru ve anlaşılır olmasını sağlar.
Örnekler:
- “Bu şiiri onun en güzel şiiridir.”
Doğru kullanım: “Bu onun en güzel şiiridir.”
“Bu şiiri” ifadesi gereksiz bir tekrar oluşturur. Çünkü “onun en güzel şiiri” zaten anlamını eksiksiz ifade etmektedir, “şiiri” kelimesine gerek yoktur. - “Birçok seneler geçti, dönen yok seferinden.”
Doğru kullanım: “Birçok yıl geçti, dönen yok seferinden.”
“Seneler” kelimesi yerine “yıl” kelimesi kullanılmalıdır, çünkü “seneler” Türkçede yaygın bir kullanım değildir ve anlamı fazlalaştırır. Aynı şekilde “birçok yıl” yeterli bir ifade olacaktır. - “Oradaki bulunan insanlar, duruma müdahale etti.”
Doğru kullanım: “Orada bulunan insanlar, duruma müdahale etti.”
Burada “oradaki” kelimesi gereksiz bir eklemeye yol açar. “Bulunan insanlar” zaten orada olduklarını belirttiği için, “oradaki” yerine “orada” kelimesi doğru kullanım olacaktır.
Eklerin yanlış kullanımı, cümlenin anlamını bozar ve anlatımda fazlalık oluşturur. Bu nedenle dil bilgisi kurallarına dikkat ederek, doğru ek kullanımıyla daha açık ve etkili bir anlatım sağlanabilir.
Tamlama Yanlışları
Tamlama yanlışları, cümledeki anlamı bozarak anlatımı güçleştirir. Bu yanlışlar, genellikle isim ve sıfat tamlamalarında görülen hatalardır. Başlıca tamlama yanlışları şunlardır:
Tamlama yanlışları, cümledeki anlamı bozarak anlatımı güçleştirir. Bu yanlışlar, genellikle isim ve sıfat tamlamalarında görülen hatalardır. Başlıca tamlama yanlışları şunlardır:
a. Tamlayan-Tamlanan Uyuşmazlığı:
Bu yanlış, adlar ve sıfatlar aynı tamlanana bağlandığında ortaya çıkar. Bu durumda, tamlanan tamlayanlardan birine uymaz.
Örnek:
Yanlış: “Askerî liseler ve fen liseleri sınavı yapıldı.”
Doğru: “Askerî liseler ve fen lisesi sınavı yapıldı.”
Buradaki hata, “askerî” sıfatının çoğul olan “liseler” ismine bağlanmasıdır, ama sıfatın tekil formda kullanılması gerekirdi.
b. Tamlayan ya da Tamlayan Eki Eksikliği:
Cümlede tamlayanın ya da tamlayan ekinin eksik olması, anlatımın bozulmasına yol açar.
Örnekler:
Yanlış: “Yıllarca Ankara’da yaşadım ama Ankara’nın soğuğuna alışamadım.”
Doğru: “Yıllarca Ankara’da yaşadım ama Ankara’nın soğuklarına alışamadım.”
Buradaki eksiklik, “soğuk” sözcüğünün çoğul formda kullanılmamasıdır.
Yanlış: “Ailenin çocukların yetişmesinde payı büyüktür.”
Doğru: “Ailenin çocukların yetişmesindeki payı büyüktür.”
Tamlayan ekinin eksikliği anlatım bozukluğuna neden olur.
Yanlış: “Yetkililerin bu konuda önlem alması gerekiyor.”
Doğru: “Yetkililerin bu konuda alacakları önlem gerekiyor.”
Eksik tamlayan ekleri cümlenin doğru anlaşılmasını engeller.
c. Tamlanan Eksikliği:
Bazı cümlelerde, tamlananlar ortak olmadığı hâlde, tamlananları ortak olarak kullanmak anlatım bozukluğuna yol açar.
Örnek:
Yanlış: “Bu işe ne senin gücün ne de benim gücüm yeter.”
Doğru: “Bu işe ne senin gücün ne de benim gücüm yeter.”
“Benim fikrimi ve onun fikrini beğenmeyebilirsiniz.” burada ise tamlanan eksikliği bulunur, her bir fikri ayrı bir şekilde tanımlamak gerekir.
d. Sıfat Tamlaması Yanlışları:
Bir sıfatın, bağlandığı bütün isimler için geçerli olmaması durumunda anlatım bozulur.
Örnek:
Yanlış: “Bu bölgede yüksek dağlar, tepeler, göller vardır.”
Doğru: “Bu bölgede yüksek dağlar, alçak tepeler, derin göller vardır.”
Buradaki hata, “yüksek” sıfatının hem dağlar, hem tepeler hem de göller için geçerli olması beklenir, ancak bu geçerli değildir. Farklı isimlere farklı sıfatlar eklenmelidir.
Tamlama yanlışları, cümlenin anlamını yanlış yönlendirerek anlatımda karışıklığa yol açar. Bu tür yanlışların düzeltilmesi, dilin doğru kullanımını ve anlatımın netliğini artırır.
4. Eylemsi Eksikliği / Uyuşmazlığı
Eylemsi eksikliği veya uyuşmazlığı, birleşik cümlelerde yan cümleciklerde yer alan eylemsilerden birinin kullanılmaması veya fiilimsi eklerinin yüklemle uyumsuz olması durumunda ortaya çıkar. Bu tür hatalar, anlatım bozukluğuna yol açarak cümlenin doğru bir şekilde anlaşılmasını engeller.
a. Eylemsinin Eksik Kullanılması: Birleşik cümlelerde, yan cümleciklerde yer alması gereken eylemsinin eksik kullanılması, cümlenin anlamını bozar.
Örnek:
Yanlış: “Kızılay’a kadar çok az konuşarak ya da hiç konuşmadan yürüdük.”
Doğru: “Kızılay’a kadar çok az konuşarak ya da hiç konuşmadan ilerledik.”
Burada “yürüdük” fiilinin yerine, bağlamla uyumlu olan “ilerledik” kullanılmalıdır.
b. Fiilimsi Eklerinin Uyuşmazlığı: Birleşik cümlelerde fiilimsi eklerinin yüklemle uyumsuz olması anlatım bozukluğuna neden olur.
Örnek:
Yanlış: “Beni en çok sevindiren senin geldiğindir.”
Doğru: “Beni en çok sevindiren senin gelmendir.”
Burada fiilimsinin ekinin yükleme uyumlu bir şekilde değiştirilmesi gerekmektedir.
c. Fiilimsi Eklerinin Eksikliği: Fiilimsi ekinin eksik kullanılması, anlatım bozukluğuna yol açar.
Örnek:
Yanlış: “Onun ne gelişini ne gittiğini duydum.”
Doğru: “Onun ne gelişini ne de gidişini duydum.”
Burada, iki fiilimsi arasına uygun bağlaç eklenmeli ve her bir fiilimsi için doğru ekler kullanılmalıdır.
Eylemsi eksikliği ya da uyuşmazlığı, cümleye anlam karmaşası ekler ve doğru anlatımın önünde bir engel oluşturur. Bu hatalardan kaçınılması, dilin doğru kullanımını sağlar.
5. Çatı Uyuşmazlığı
Çatı uyuşmazlığı, birleşik cümlelerde fiilimsi ile yüklemin kişi bakımından uyuşmaması durumudur. Bu durumda, bir fiil etkenken diğeri edilgen olur ve cümlenin anlamı bozulur. Etken ve edilgen fiillerin bir arada kullanılması, dil bilgisi açısından hatalı bir yapı oluşturur.
a. Etken ve Edilgen Fiillerin Uyumsuzluğu
Bir birleşik cümlede etken ve edilgen fiillerin birlikte kullanılması anlatım bozukluğuna yol açar.
Örnek:
Yanlış: “Hep beraber sohbet ederek çaylar içildi.”
Doğru: “Hep beraber sohbet edip çay içtik.”
Bu cümlede “sohbet etmek” etken, “içmek” ise edilgen olarak kullanılmış. Düzgün bir cümle yapısı için her iki fiilin de uyumlu olması gerekmektedir.
b. Çatı Uyuşmazlığı ve Anlam Bozukluğu:
Bir birleşik cümlede etken fiil ile edilgen fiil uyumsuzluğu anlatımı bozar.
Örnek:
Yanlış: “Sabah erkenden yola çıkılıp köye ulaştık.”
Doğru: “Sabah erkenden yola çıkıp köye ulaştık.”
Burada “yola çıkılmak” edilgen, “ulaşmak” ise etken bir fiil kullanımı yaratmıştır. Bu nedenle doğru anlatım için her iki fiilin de uyumlu olması gerekmektedir.
c. Etken ve Edilgen Fiillerin Karışması:
Çatı uyuşmazlığı, anlam karmaşasına yol açar ve cümlenin anlatımını zayıflatır.
Örnek:
Yanlış: “Toplantıya katılıp kararlar alındı.”
Doğru: “Toplantıya katılıp kararlar aldık.”
Bu cümlede “katılmak” etken, “alınmak” ise edilgendir. Doğru yapı için her iki fiilin de etken ya da edilgen olması gereklidir.
Çatı uyuşmazlığı, dilin doğru kullanılmadığı ve anlamın kaybolduğu durumlara yol açar. Bu tür hatalar, cümlenin doğru anlaşılmasını engeller.
6. Ek Fiil Eksikliği
Ek fiil eksikliği, özellikle sıralı isim cümlelerinde sıkça karşılaşılan bir anlatım bozukluğudur. Ek fiil, cümledeki sıralı öğelerin her biri için ayrı ayrı kullanılmalı, aksi takdirde cümlenin anlamı bozulur. Bu tür hatalar, cümlenin dil bilgisi açısından yanlış olmasına yol açar.
a. Sıralı Öğeler İçin Ek Fiilin Eksik Kullanımı:
Bir cümlede sıralı öğeler varsa, her bir öğe için ek fiil ayrı ayrı kullanılmalıdır.
Örnek:
Yanlış: “Ses tonları iyi, Türkçeleri fena değildi.”
Doğru: “Ses tonları iyiydi, Türkçeleri fena değildi.”
Burada “iyi” sıfatı ile “Türkçeleri” arasında ek fiil eksikliği bulunmaktadır. Doğru kullanımı sağlamak için her öğe için ek fiil eklenmelidir.
b. Sıralı Öğelerde Ek Fiilin Yanlış Kullanımı:
Sıralı öğelerde eksik ek fiil kullanımı, cümlenin anlamını bozar.
Örnek:
Yanlış: “Mimar ya da mimarlıkla ilgileniyorsanız bu kitabı okuyun.”
Doğru: “Mimar ya da mimarlıkla ilgileniyorsanız, bu kitap ilginizi çeker.”
Bu cümlede “ilgilenen” ile “kitap” arasındaki bağlantı eksik ek fiil kullanımı nedeniyle bozulmuştur. “İlginizi çeker” gibi bir ek fiil kullanılmalıydı.
c. Ek Fiilin Eksikliği ve Anlam Bozulması:
Ek fiilin eksik kullanımı, anlam belirsizliği yaratır ve anlatım bozukluğuna yol açar.
Örnek:
Yanlış: “Kaşları çatık, çehresi de pek sevimli değildi.”
Doğru: “Kaşları çatık, çehresi de pek sevimliydi.”
Bu cümlede “çatık” sıfatıyla “sevimli” arasında ek fiil eksikliği bulunmakta. Doğru anlatım için her sıfatla ek fiil kullanılmalıdır.
Ek fiil eksikliği, anlatımda belirsizlik ve yanlış anlamlar doğurur. Sıralı öğelerde doğru ek fiil kullanımı, anlamın doğru aktarılmasını sağlar.
7. Öge Yanlışları
Öge yanlışları, cümledeki öğelerin yanlış yerleştirilmesi veya eksik olması sonucu ortaya çıkan anlatım bozukluklarını ifade eder. Bu tür hatalar, cümlenin anlamını bozar ve dil bilgisi kurallarına aykırı bir yapı oluşmasına neden olur. Öge yanlışları genellikle özne, nesne, dolaylı tümleç ve yüklem eksikliklerinden kaynaklanır.
a. Özne Yanlışları:
Özne yanlışları, öznenin eksik olması ya da özne ile yüklem arasında uyuşmazlık bulunması durumunda meydana gelir.
Özne Eksikliği:
Sıralı, bağlı veya birleşik yapılı cümlelerde özne ortak olmadığı hâlde ortakmış gibi kullanıldığında özne eksikliği ortaya çıkar.
Örnek:
Yanlış: “Kimse yardımdan kaçmamış, herkes elinden geleni yapmıştı.”
Doğru: “Kimse yardımdan kaçmamıştı, herkes elinden geleni yapmıştı.”
Burada özne eksikliği bulunmakta, her iki cümlede de öznenin doğru kullanılması gerekmektedir.
Özne-Yüklem Uyuşmazlığı:
Türkçede özne ile yüklem arasında tekillik-çoğulluk ve kişi bakımından uyum vardır. Bu uyum bozulduğunda anlatım bozukluğu olur.
Örnek:
Yanlış: “Kuşlar uçuyorlar.”
Doğru: “Kuşlar uçuyor.”
Burada “kuşlar” çoğul olmasına rağmen yüklemdeki “-lar” eki gereksiz bir şekilde tekrar edilmiştir.
b. Nesne Eksikliği:
Nesne eksikliği, genellikle bağımlı sıralı ve bağlı cümlelerde karşımıza çıkar. Nesnenin eksik olması, cümlede anlam bozukluğuna yol açar.
Örnek:
Yanlış: “Günlerdir ne eve gitmişsin ne de evi aramışsın.”
Doğru: “Günlerdir ne eve gitmişsin ne de evi aramışsın.”
Bu cümlede iki eylem de birbirine bağlanmış, ancak her iki eylemin nesneleri açık bir şekilde belirtilmemiştir.
c. Dolaylı Tümleç Eksikliği:
Dolaylı tümleç eksikliği, cümlede birinci cümledeki dolaylı tümlecin, ikinci cümledeki yükleme uyumsuz olmasından ya da öznelerle, nesnelerle yanlış şekilde bağlantıya girmesinden kaynaklanır.
Örnek:
Yanlış: “Ankara’ya yerleşmiş, bir türlü Ankara’dan kopamamıştı.”
Doğru: “Ankara’ya yerleşmiş, bir türlü oradan kopamamıştı.”
Bu cümlede “Ankara’dan” yerine “oradan” kullanılması daha doğru olur, çünkü “kopamamıştı” yüklemi için uygun bir dolaylı tümleç gereklidir.
d. Zarf Tümleci Eksikliği:
Zarf tümlecinin eksikliği de anlatım bozukluğuna yol açar. Zarf tümleci, eylemin nasıl, ne zaman, nerede yapıldığını belirler.
Örnek:
Yanlış: “Hiç kendini düşünmedi, hep çocukları için didinip durdu.”
Doğru: “Hiç kendini düşünmedi, hep çocukları için didinip durdu.”
Bu cümlede eksik olan zarf tümlecinin doğru şekilde kullanılmaması anlatım bozukluğuna yol açmıştır.
e. Yüklem Eksikliği:
Yüklem eksikliği, özneler ve tümleçler arasındaki uyumsuzluklar nedeniyle anlam kaymasına yol açar.
Örnek:
Yanlış: “Sabahları ben işe gidiyorum, çocuklar okula gidiyor.”
Doğru: “Sabahları ben işe gidiyorum, çocuklar okula gidiyorlar.”
Burada yüklem eksikliği nedeniyle anlatım bozukluğu oluşmuştur, çünkü yüklemlerin doğru şekilde uyumlu olması gerekir.
Öge yanlışları, cümlenin anlamını bozar ve dilin doğru kullanılmamasına yol açar. Her ögenin doğru yerleştirilmesi, anlatımın net ve doğru olmasını sağlar.